28 Temmuz 2015 Salı

ROMA

Keşfedildikten sonra gerçekleri anlamak kolaydır. Mühim olan keşfetmektir.  'Galileo Galilei'

Mekan İtalya olunca neredeyse yüzyıldır bildiğim bu şarkı aklıma geldi, sanırım sizde hatırlarsınız, bu yazıyı okurken bu şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim.



Monako gezimiz sonrası Roma'ya yolumuza devam ettik.Sabaha karşı 04.00 da başlayan yolculuğumuz, sabah 9.00 da Roma da son buldu.İtalya'da Akdeniz ülkesi olduğu için, ağustos ortasında sabah saatinde yaz sıcaklığını buram buram hissediyorsunuz.



Hukuk Fakültesi 1.sınıfta en önemli derslerden birisi Roma Hukukudur.Başta günümüz Medeni Hukukunun olmak üzere pek çok hukuk alanının temeli Roma'dan gelir.Ahhh ahhh sabahlara kadar çalışılan Roma Hukuku notlarında yer alan patrici-ples çatışmaları, Kartaca Savaşları, 12 Levha Kanunu, Ius Civile yani sivil yasa, köle Titus'un sahibi Romalıdan çektikleri ne süründürmüştür biz hukuk öğrencilerini, bu yazıyı okuyan hukukçular ne demek istediğimi gayet iyi anlamıştırlar, sırf bu sebepten bile hukukun, medeniyetlerin temellerinin atıldığı Roma'yı bambaşka bir gözle bakarak gezdim.



İtalya'nın başkenti Roma denince akla gelen ilk ziyaret noktalarından biri ile gezimize başladık.Vatikan, dünyadaki tüm Hristiyanların en kutsal kilisesi ve ruhani liderleri Papanın yaşadığı küçük şehir devleti.Bir futbol sahası genişliğinde alana sahip bir devletçik.Sabahın erken saatinde bile Vatikan'ın meşhur Aziz Petrus Bazilikasının içine girebilmek için muazzam kuyrukta yerinizi alıyor ve içeri girmek için bekliyorsunuz.İtalyanlar bu işi çok güzel düzene sokmuşlar, seri bir şekilde sıra akıyor ve yaklaşık 45 dakikalık bekleyişten sonra bizde Bazilikaya girebildik.Bazilikaya girerken etek, şort boyunun kısa olmamasına dikkat etmenizi tavsiye ederim.Diz kapaklarınızın üstünde şort veya etekle gitmeniz durumunda Bazilikaya girmekte size sorun yaşatabiliyorlar. Mesela ben mevcut şortumu tıpkı hip hopçular gibi epeyce aşağıya çekerek giriş yapmıştım.Bazilikanın içine girince düzeltirsiniz :)



Bazilikada önceki dönem papalarının lahitleri, tavana ve duvarlara resmedilmiş Hristiyanlık sembolleri ve değişik tasvirler mevcut.Her yer farklı ve etkileyici bir sanat eseri gibi.Vatikan'nın içinde bulunan ayrıca 10 Euro bilet parası ödenerek girilen Sistina Şapeli, müzenin mutlaka görülmesi gereken alanlarından biri.Zamandan tasarruf ve sıralarda beklememek düşüncesiyle Sistina Şapelini görmek için zaman ayıramasakta, vakti olan herkesin bu sanat harikası köşeyi görmesini tavsiye derim.



Vatikan Meydanda yani Aziz Petrus Meydanında kısa bir fotoğraf molasından sonra, Roma'da görülmesi gereken yerler gezimize devam ettik.

Roma'da Kolezyum dışında diğer ana görülmesi gereken yerlerin çoğu birbirine çok yakın noktada bulunmakta olup bu sayede rahatlıkla Vatikan'ı gezdikten sonra diğer yerlere de yürüyerek ulaşabiliyorsunuz.Şehir dar ve tarihi sokakları ve turist kalabalığı ile ayrı etkileyici bir şehir.Dar sokaklardan, sokakları sağlı sollu kaplamış kafe ve restoranlardan yürüyerek dünyanın en eski tapınaklarından olan Pantheon'a ulaşıyorsunuz.Tapınağın muazzam büyük bir kubbesi var.Tapınak girişinde ise dönemin Roma askeri kıyafetleri ile gladyatörler sizi selamlıyorlar.Bir süre sonra Roma'da tarihi mekanların girişinde Gladyatör giysileri içinde birilerini görmek alışkanlık haline geliyor.Pantheon çevresinde çok sayıda kafe ve restoran bulunmakta olup, Roma'da yemek yeme anlamında sıkıntı yaşamanız imkansız.Her türlü bütçeye hitap eder durumda restoranlar mevcut, bizler İtalya'ya kadar gelmişken geyiği ile pizzacıda kendimizi bulduk.Orta boy pizza ve yanında kolaya 5 euro ödeyerek öğle yemeği işini hallettik.Ama alternatif çok, Akdeniz mutfağı çeşitleri, değişik spagetti menüleri, pizzalar ile Roma'da farklı yemek alternatiflerine ulaşmanız mümkün.



İtalyanlar tipik Akdeniz insanı, bir Mersinli olarak ağustos sıcağında bizden hiç de farklı olmayan tepkilerini görmek hoşuma gitti.Roma daki gezi arkadaşım yemek parası olarak elindeki tüm bozuk paraları vermeye kalkışınca, kasadaki İtalyan'ın bozuklukları elinin tersiyle ittiğini ve İtalyanca hızlı hızlı konuştuğunu gördüm, herhalde bizim Mersindeki tantunici abi olsa oda aynısını yapardı demeden edemedim.İtalyanların Akdeniz iklim alışkanlıkları, içi dışı bir harbi tavırları anlamında memleketim insanından pek bir farkları yok.




Pantheon yakınında yine yürüme mesafesinde Roma'nın iki klasiği bulunmakta. Trevi Çeşmesi yani Aşıklar Çeşmesi ve İspanyol Merdivenleri...


Sanırım tüm İtalya 2014 yılı yazında restorasyon geçiriyor olacak ki meşhur Aşıklar Çeşmesinde bir damla su yoktu.Çeşme diye içi boş havuzun etrafını kısa bir turlayabildik.Herkesin önünde fotoğraflar çektiği illaki bozuk para attığı çeşme tadilattaydı, çevresini dolaşmakla yetinmek zorunda kaldık.Çeşmenin suyu akmadığı, havuzda da su olmadığına göre çeşmeye bozuk para atıp, hayatımın aşkının karşıma çıkmasını beklemek saçma olurdu ki zaten belli bir zamandan sonra aşkın, sevginin çeşme başında olmadığını anlayacak kadar büyüyoruz dimi :)


Meşhur İspanyol Merdivenleri de Trevi Çeşmesine çok yakın bir mesafede fakat belirttiğim gibi orada da tadilat vardı, dolayısıyla merdivenlerin belli bir kısmı kapalıydı.Kısa bir fotoğraf molasından sonra yolumuza devam ettik.



Roma denince akla gelen önemli noktalardan birisi de yürüyerek rahatlıkla  ulaşılabilen Navona Meydanı.Geniş bir havuz ve heykellerle kaplı meydanın çevresi sokak kafeleri ve restoranlarla kaplı.Roma da en çok kendimi bulduğum, saatlerce oturup çevreyi seyredebilirim dediğim yerlerden birisi oldu Navona Meydanı, görmenizi şiddetle tavsiye ederim.

Roma'da görmeyi en çok arzu ettiğim yer Spartacus dizisinin bir hayranı olarak elbette ki Kolezyumdu.Yürürken önünüze çıkan etkileyici İtalya meclis binasını geçtikten sonra çok kısa yürüme mesafesinden sonra karşınıza çıkıyor.Daha önce de belirttiğim gibi Roma'da gezilecek yerler birbirine yakın, kısa molalar vererek, elinizde haritanızla rahatlıkla gezebiliyorsunuz.




Kolezyum günümüze kadar sağlam kalmış döneminin en önemli sosyalleşme alanı olmuş, büyük dövüş müsabakalarının yapıldığı görkemli bir eser.Görmenizi tavsiye derim.


Şehrin gezilecek ana yerlerini gördükten ve ara ara sokak kafelerinde zaman geçirdikten sonra, Roma'nın biraz dışında olan otelimize ulaştık.Kısa bir istirahat molası sonrası bizleri Roma merkeze götürecek bir otobüs durağı veya en azından metro istasyonu bulma arayışına geçtik.Roma'nın birbiri ile aktarmalı 2 metro istasyonu var, Avrupa da gördüğüm metrolar içerisinde en eskisi ve en bakımsız olanı Roma metrosuydu.Fakat biletler hesaplı ve tam günlük biletlerin yanı sıra, 1,5 saatlik tüm taşıtlar aktarmalı bilet imkanları mevcut olduğu için ulaşımın Roma'da biraz araştırdıktan sonra gayet kullanışlı olduğunu fark ettim.


Akşam Roma ayrı bir heyecan, tüm tarihi yerler ve Tiber Nehri kıyıları ve nehir üzerindeki köprüler ışıklandırıldığı için her yer tam bir renk cümbüşü sunuyordu.Ayrıca Roma'nın ortasından geçen Tiber nehri çevresi ve nehir üzerindeki ada gece festivallerine hizmet ediyor, biz gittiğimizde açık hava film festivali vardı, bir tarafta Tiber nehri, diğer tarafta açık havada dev sinema ekranı ağustos sıcağında ayrı bir şölendi.Tiber nehri kıyısı kafeler, barlar, restoranlarla doluydu ve inanın hepsi tıka basa kalabalıktı.Hava kararınca Tiber nehri çevresinde vakit geçirmenizi tavsiye ederim.



Akşam Roma'da görmenizi istediğim bir diğer nokta ise elbette ki Navona Meydanı, gündüz ki kalabalıktan hiç bir eksilme olmamış gibi, o havuzlu meydan rengarenk ışık oyunları ile farklı bir atmosfere bürünüyor.


Roma deyince akla gelenler konusunu kapatmadan önce değinilmesi gereken hassas bir konu daha var.Evet Roma dondurması çok meşhur, bir topu 2 euroya satılıyor olsa da, dondurmalar gayet lezzetli ve aklınıza gelebilecek her şeyin dondurması var.Roma dondurması diye bir şey kesinlikle varmış :)



Hırsızlık konusuna gelince aman dikkat, Avrupa gezilerimde en tedirgin olduğum kent Roma oldu.Roma sokakları çok dar ve yazın turist akınına uğramış bir halde olduğu için genelde sıkış tıkış dolaşıyorsunuz.Sokaklarda ellerim ceplerimde dolaştığımı ve bu kadar hassas olduğumu bir tek Roma'da hissettim.


Herşey güzel olmakla birlikte siz siz olun, Roma'da otobüslerin belli noktalarda 00.30 dan sonra bittiğini öğrenin, yoksa benim gibi son metro saatinden sonra, otelinize kadar ki 5 km yolu, takside bulamazsanız, o saatten sonra tıpkı kuzuların sessizliği filmi sahnesindeymişsiniz gibi üç buçuk atarak yürürsünüz, inanın gerek yok :) hayatımın en zor gecelerinden biri olmuştur.Anlatılmaz yaşanır...Neyse ki sağ salim otele vardık, Sezar'ın dediği gibi 'geldim, gördüm, yendim' :)


Roma'da dikkatimi çeken ve takdir ettiğim ayrıntı, şehir merkezine neredeyse tek bir çivi çakılmamış, kent ilk çağdaki dokusunu korur halde.Tarihi yapı tam anlamıyla korunuyor.Merkezden uzaklaştığınızda da devasa büyük binalardan ziyade 3-4 katlı ya da tek katlı bina yerleşim düzeni hakim.Yığma bina, yüksek kat çirkinliği ile karşılaşmıyorsunuz ve yeşil alanlar geniş.Büyükçe bir orman kasabasındaymışsınız gibi hissediyorsunuz.

Bizim gibi Akdenizli ve bizim gibi içinden geldiği şekilde davranan, samimi insanların ülkesi İtalya'nın medeniyetlerin, hukukların, insanca yaşama alışkanlıklarının temelinin atıldığı tarihi başkenti Roma'ya yolunuzu düşürmenizi ve eski sokaklarında kaybolmanızı tavsiye ederim.

İçinizdeki gezginci ruhun her daim taze kalması dileğiyle.

Saygılarımla
Egemen ÇINAR