23 Ağustos 2014 Cumartesi

SELANİK

'Yolculuk bize kendimizi geri getirir.' ALBERT CAMUS

Bu yazıyı okurken, bu türküyü dinlemenizi tavsiye ediyorum. 



Tekrar Merhaba, üstad artık bir yerinden başlamak lazım, oturdun, dinlendin yeter neyi bekliyorsun başla artık blog yazına :) Bazen keşke gezgin olsam, arada bir eve gelsem, bol bol özlensem, dinlenip dinlenip tekrar yollara düşsem, ferrarisini satan bilgede ki avukat gibi canıma tak etse Tibet'e, Nepal'e yerleşsem, arada bir ofisi arayıp nasıl gidiyor işler, biliyorum çok zor ama bensiz de yapabilirsiniz, size güveniyorum diye kıytırıktan motivasyon cümleleri kullansam, sonra telefonumu kapatıp pis pis gülsem şeklinde farklı ölçekte sadist fikirlerim de oluyor ama allahtan örf ve adetler ve mecburiyetler ve diğer tüm o şeyler sakin olmam gerektiğini hatırlatıyor.Neyse enteresan hayallerime ara verip yazıma başlayayım. Nihayet bitmeyecek gibi gelen kış, ilkbahar ayları bitti, yoğun Temmuz ayı geçti, hatta adliyeler bile adli tatile girdi ve sonunda uzun zamandır hazırlıklarını yaptığım tatilin zamanı geldi.Önce Adana'dan uçakla İstanbul'a geçtim ve devamında 5 Ağustos 2014 saat 19.00 'da İstanbul'dan hareketle İpsala sınır kapısı üzerinden sabah 8 gibi Yunanistan'ın ikinci büyük kenti Selanik'e vardım.Okuyunca ne kadar kolay gibi görünüyor dimi.Biraz daha açayım ki bir takdiri hak ettiğim anlaşılsın.Önce Mersin'den servise bin, Adana'ya ulaş, uçakla Atatürk Havalimanına var, oradan Ataşehir Migros'un önüne ulaşıncaya kadar metro, metrobüs ve taksi çilesi çek, bu arada Ataşehir Migrosu bilmeyen çok zeki taksici yüzünden yanlış Migrosun önüne gel, devamında doğru Migros'u bul..Anlayacağınız gibi seyahat etmek, gezip görmek keyifli iş ama sıcakta kaynama noktasına gelmeden olsa daha iyi.

Selanik'i daha doğrusu Yunanistan'ı senelerdir çok merak ederdim.Yunanistan'a dair şimdiye kadar çok olumlu şeyler duyduğum için, kendi gördüklerimi harmanlayınca yahu ben bu şehri kafam güzel iken mi gezdim acaba diye düşünüp durdum.Yunanistan'ın ikinci büyük kenti olmasına rağmen, Selanik bana fazla bakımsız göründü.Yunanistan'ın ciddi ekonomik sıkıntı içinde olduğundan mıdır? Yoksa tüm Akdeniz ülkelerinde olup da bir bizde olmayan ve olmama sebebini bir türlü anlayamadığım ve çok özendiğim siesta kültüründen midir?Bilmiyorum ama yaklaşık 40 yıldır Avrupa Birliği ülkesi olan Yunanistan'ın ikinci büyük kentinde en merkezi noktalarındaki binaların yada otellerin en az 10-15 hatta 20 yıllık olduğunu görmek beni çok şaşırttı.Bu arada siesta kültürünü çok destekliyorum, ne var yaz sıcağında günün en kavurucu anında mola versek ve mesaimize hava biraz daha serinlediğinde devam etsek, hem iş daha verimli olur, hem de insanda ne asabiyet olur, ne de ter kokusu.Neyse Selanik'e dair temel fikrim bizim memleketin bir İzmir'i, Antalya'sı, Mersin'i asla olamayacağıdır.Bu yüzden memleketimizin kıymetini bilelim.
KARŞI KOMŞUDAN, SELANİK'TEN KALİMERA 

Selanik deyince akla gelen ilk ziyaret noktamız elbette ki Mustafa Kemal Atatürk'ün evi oldu.İlkokul kitaplarımızda kalan o pembe renkli binanın yerinde beyaz boyalı bir bina durmasına rağmen Atatürk'ün evini ziyaret etmek benim için ayrı bir heyecandı.Fakat belirtmek lazım Atatürk'ün evini restore edeyim derken orjinalinden giderek uzaklaşmışlar, bu konuda genelin memnuniyetsizliğini aktarmadan geçemeyeceğim.Şöyle ki bizim evi boşaltsınlar, temizlik ve bakım yaptıktan sonra kenar köşelerine Atatürk resimleri yerleştirsinler sonrasında pek ala bizim evde Atatürk müzesi olabilirmiş diye düşündüm.Evde eşya, yatak, dolap vb. hiçbir şey bırakmamışlar, daha doğrusu yaşanmışlık hissini ortadan kaldırmışlar, bomboş bir evin bazı noktalarına Atatürk resimleri ve heykelleri yerleştirilmiş,ortaya hissiz bir müze çıkmış.Bu sebeple müzeyi son haline getirenlere, müzeyi benimle birlikte gezen 46 kişinin benzer tespitlerini aktarıyorum ki belki birileri mesajı alır ve yapılan yanlışlığı gidermek amaçlı uğraş içinde olurlar.


Sen çok yaşa ATAM

Selanik'e dair yola çıkmadan önce görülmesi gereken yerleri tespit etmiştim fakat şehir fazla karışık olmadığı için tespitlerime fazla uymadan spontane dolaşarak şehri keşfettim.Bu arada dikkat ettim de cümlelerimi hep tekil kullanıyorum.Oysa Selanik keşfini tatil arkadaşım Süleyman ve onun navigasyonu ile tamamladık, kendisine keyifli gezi arkadaşlığı için çok teşekkür ederim.

Şehir karışık olmadığı için yürürken görülmesi gereken ana noktalar zaten önünüze geliyor, bu anlamda Selanik'te kesinlikle bir sıkıntı yaşamazsınız, kaybolmazsınız.Özellikle kordon ve Beyaz Kule'yi bulacağım mantığıyla dolaştığınızda şehrin kiliseleri, eskilerin camileri şimdilerin kilise yada müzeleri karşınıza çıkıyor.
Kotonda Camisi



Şehrin merkezi noktasında Kotonda Cami yani müzesi, değişik mimariye sahip tarihi bir değer.Yolunuz üzerinde olduğu için karşılaşmamanız imkansız.Yunanlılar ortodoks mezhebine mensuplar, gözlemlediğim kadarıyla da dinin etkisi hayat içerisinde fazlasıyla kendini gösteriyor.Mesela Yunanistan'da yollarda çokça küçük kilise şeklinde mimarilerle karşılaştım.İbadet amaçlı kullanım içim mi yapılmış yoksa başkaca bir anlamı var mı bilmiyorum.


Şehir gezilerinin benim için en keyifli kısmı o kentlerdeki pazarların kalabalığı ve çeşitliliğidir.Selanik balık pazarını ve çevresini gezmenizi tavsiye ediyorum, ilk vereceğiniz tepki muhtemelen eee bunların pazarı bize çok benziyor demek olacaktır.Pazarda satılan domuz etlerini çıkardınız mı alın size, Mersin balık pazarı ve çevresi...


Kentin en merkezi noktasında daha büyüklerini de gördüm diyebileceğiniz Aristotle Meydanı bulunmakta.Meydan derli toplu şehrin merkezi noktasında geniş bir alan ve bence kısa bir fotoğraf ve kahve molasını hak ediyor.


Mevsim ağustos, coğrafya komşu kıyı olunca iklim yabancı gelmiyor.Bizim Mersin'in nemi daha baskın olmakla birlikte, Selanik Akdeniz ikliminin yaşandığı bir sahil kenti.Bu sıcakta ne içilebilir ki diye tereddüt edecek birşey yok, neredeyse tüm Yunanistan fanatik şekilde Frappe yani soğuk neskafe meraklısıymış. Bizde ortama ayak uydurma becerimizle molamızda meşhur frappelerimizi içtik, ıspanaklı böreklerimizi yedik.Sipariş almaya gelen Yunan garsonun kalimera 'merhaba' kelimesi ayrı enteresan geldi, hoşuma gitti :) 1 gün önce İstanbul'da içtiğim çay aklıma geldi  'kaç şeker abi' repliği bana, dünya küçük be dostum, nereden nereye sen iyisi mi yak bir sigara dedirtti.Bu arada börek, balık yemekleri, mezeler anlamında Yunanistan mutfağı ile bizim mutfak arasından pek fark yok gibi.Bunu lokanta menülerine baktığınızda yada restoran önlerinden geçerken kısacık zamanda bile fark edebiliyorsunuz.
ortama uyduk Frappelerimizi içtik 

Meydan keyfi ve fotoğraf molası bittikten sonra, şehir turumuza devam ettik.Sağ olsun tatil arkadaşım Süleyman da benim kafamda gezmeyi seviyor ve köşe bucak görülmedik yer bırakmak istemiyor.Selanik sahil şeridinin orta noktasında eskiden zindan olan  fakat günümüzde müze olarak kullanılan meşhur Beyaz Kule bulunuyor.3 euro karşılığında kulenin içini gezebiliyor ve yukarısına çıkabiliyorsunuz.Kulenin yukarısında 360 derece Selanik manzarası sizleri karşılıyor, Selanik biraz eskiden kalma, biraz bakımsız olsa bile Beyaz Kuleden fena görünmüyor.En azından yaz sıcağından biraz ferahlıyorsunuz ve görülmeye değer bir manzara ile karşılaşıyorsunuz.




Beyaz Kule'ye veda edip, yaz sıcağından kordon boyunca dolaşmamıza devam ettik.Sahil şeridinde aralıklarla heykeller bulunmakta.Tabi ki en ilginçleri Büyük İskender heykeli ve Selanik şemsiyeleri.

Büyük İskender dedik, hay demez olaymışız sağ olsun rehberimiz bilgilendirdi meğerse Yunanlılar bu mevzuda baya dertlilermiş.Malum Yunanistan'ın kuzey komşusu  Makedonya, Yunanistan da Makedonya'yı isminden dolayı ülke olarak kabul etmiyor ve tanımıyormuş, çünkü kendilerine göre Makedonya merkezi Selanik olan tüm Kuzey Yunanistan'ı kapsayan bölgenin adıymış ve kendi kültürlerinin ve tarihlerinin bir parçasıymış, bu yüzden Selanik'te sahil şeridinde büyükçe bir otelin adı Makedonya Oteli.Neyse sahil şeridinde Büyük İskender Heykelini gördük, selamımızı çaktık fakat bir öğrendik ki Makedonya Üsküp'deki Büyük İskender Heykeli bunun 5 katı büyüklükteymiş.Hadi bakalım kimin İskender heykeli büyükse bütün tarih, kültür, medeniyet onun olsun, ne diyelim siyaset saçma salak birşey, komşuda da siyasetçilerin hayat algıları bu kadar demek ki.


Sahil şeridi devamında Selanik ile simgeleşmiş meşhur şemsiyeleri ile karşılaşıyorsunuz.Denize karşı güneş altında güzel görünüyorlar.Ağustos sıcağında Selanik sahili çekilmiyor, bu iş böyle gitmez ruh halindeyken bisiklet kiralayan bir dükkanla karşılaştık.1 saati 3 euro karşılığında tatil arkadaşımla birer tane kendimize bisiklet kiraladık.Sahil şeridi baya uzunmuş, iyi ki de bisiklet kiralamışız, yürüyerek sıcak havada tamamını gezmemiz baya zor olacakmış.Yunanlılarında trafik konusunda bizden bir farkı olmadığı tespitini yapmamdan dolayı, sahil şeridi dışında bisiklet ile dolaşmaya cesaret edemedim.Yorucu olsa da benim için keyifli bir tecrübeydi, farklı bir ülkedeydim ve bir şehrini bisikletle geziyordum.
Selanik'in simgelerinden şemsiyeler

sorun yok Selanik bizden sorulur :)
Yunanistan yemek kültürü olarak bize benziyor.Fiyatlar anlamında Yunanistan'da euro geçerli ve Selanik'te hesaplı restoran bulma konusunda sorun yaşamıyorsunuz en azından biz yaşamadık.Ayrıca şehir dolaşması kolay ve ana arterleri birbirine yakın.Sadece 6 saat zaman ayırmış olmak zorunda kalmamıza rağmen Selanik bana hiç yabancı gelmedi, karşı kıyıdaki hayat alışkanlıkları ve simalar bizim oralardan çok da farklı değildi ve elbetteki rakı ile uzzo kardeşti ve kardeş kalacaktı :) Bizim cacık dediğimize, buralarda Yunan dostlar 'cacıki' diyormuş ve elbette ki halkları ayıran tek şey Ege denizi olmalıymış, düşmanca politikalar değil.Siyasetçilerin seçim dönemleri  karşı düşman oluşturma sevdası ve saçma sapan politik taktikleri nedeniyle aslında bir çeşit karşılıklı kopya kağıdı gibi olan bu iki halk, hala birbirini tanımıyor ve birbirinden çekiniyor.Normalde demli çay ve Türk kahvesi üstüne tanımasam da tatilde içilen soğuk frappesi, ıspanaklı böreği, Atamın evi ile biraz bizden, biraz da kendine has Selanik; biz dünya insanlarına emanet...

Selanik gezim sırasında yol arkadaşlığını esirgemeyen ve tatil boyunca bu desteğini devam ettiren öğretmen arkadaşım Süleyman ALGAN'a çok teşekkür ederim.

İçinizdeki gezginci ruhun her daim taze kalması dileğiyle.

Saygılarımla
Egemen ÇINAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder