12 Temmuz 2014 Cumartesi

DRESDEN

Neyi yapabiliyorsan ya da yapabileceğini hayal ediyorsan başla, cesarette deha, güç ve büyü vardır.        GOETHE

ÖNCELİKLE bu sayfayı okurken bu şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim.



Hangi yaşta olursa olsun hayal etmek güzeldir.İnsan umut ettikçe, hayata dahildir.Tekrar Merhaba, 2013 yılı Ağustos ayı Orta Avrupa tatili gözlemlerimi aktarmaya devam ediyorum.Önceki yazımda da bahsettiğim gibi, yolunuz Prag’a düştükten sonra görülmesini tavsiye ettiğim bir şehirden bahsetmek istiyorum.Dresden, Prag’a 3 saat mesafede bulunan, Almanya’nın Berlin’den sonra en tarihi şehirlerinden birisidir.




Dresden, Almanya’nın birleşmesinden önce Doğu Almanya Demokratik Cumhuriyeti yönetimimde kalmış, bu yüzden de Sovyet etkisini hissetmiş, tarihi binaları, kiliseleri, sarayları, geniş meydanları, peş peşe alış veriş merkezleri ile Elbe nehri kıyısında tarihi bir kent.Kent 2.Dünya Savaşında açık şehir ilan edilmesine rağmen İngilizler tarafından bombalanmış ve yerle bir edilmiş fakat devamında aslına uygun şekilde yeniden inşa edilmiş bir şehir.Bu anlamda Almanları takdir etmek gerek, şehir savaşta yerle bir edilmiş olmasına rağmen, yeniden inşasında en küçük ayrıntılara kadar dikkat edilerek özüne tekrardan kavuşmuş.Hatta günümüzde hala bazı binaların tadilatı devam ediyormuş.

Arkadaşlarımla Dresden de fazla zaman geçirmek fırsatımız olmadı sadece 5 saat kalabildik.Dresden için 5 saatin yeterli bir zaman olduğunu düşünmüyorum ama zaman sınırlıysa yapacak fazla bir şey yok.Dresden Elbe nehri kenarında kurulmuş, tarihi bir şehir, yürüyerek gezilmesi kolay bir kent.Kentin merkezinde bulunan büyük katedralden gezmeye başlayabilirsiniz.Hatta vaktiniz varsa Katedralin yukarısına çıkıp Dresen manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz.Geçen yıl yukarı çıkış ücreti kişi başı 10 Euroydu.







Katedralin ve geniş meydanın devamında şehrin sokaklarını spontane dolaşabilirsiniz, özellikle ara sokağın tamamı boyunca devam eden ve tarihin resmedildiği porselen duvarı görmenizi mutlaka tavsiye diyorum.



Sokak boyunca tüm gün heykel gibi duran değişik kıyafetli insanları görebilirsiniz.Dresden ortasından nehir geçen dümdüz bir şehir olduğu için gezmek gayet kolay ve keyifli.Tarihi binaları birbirine yakın.Şehir merkezinde bulunan opera binasını görmenizi tavsiye ediyorum, görsel anlamda etkileyici bir yapı.Tek tek bu bina, şu kilise diye ayırmak yerine bir bütün halinden ifade etmek gerekirse meydan ve çevresi kilise ve saraylarla ve tarihi, görkemli ve iyi restore edilmiş rengarenk binalarla çevrili.Şehrin meydan ve tarihsel dokusunun hemen devamında yine merkeze yürüme mesafesinde çok sayıda yan yana alış veriş merkezi bulunmakta.Avrupa’da alış veriş gerçekten Almanya da yapılır.Çikolata, parfüm, içki, giysi, elektronik eşya, çantalar, ayakkabılar konusunda Dresden’de fazlasıyla mağaza mevcut.Arkadaşlarımla birlikte kentin görselliği ile ilgilendiğimiz için avmlerde fazla zaman geçirmedik fakat öğle yemeğimiz ile birlikte 1 saat zamanımızı avm de alış verişe ayırdık.Bu kadar çeşitli mağazanın olduğu bir şehirde alış verişe 1 saat komik sayılır...


Yemek anlamında Elbe nehrinden tutulan balık çeşitliliği fazla olmasından dolayı çok çeşit balık alternatifi ile karşılaştık, tercihimizi balıktan yana kullandık.Yemek çeşitliliği anlamında Dresden zengin bir şehir, balık başta olmak üzere çok fazla alternatif mevcut, peş peşe devam eden pasta dükkanları ve restoranlar yemek konusunda karar verme zorluğu yaşatabiliyor.








Elektronik mağazalarına fazla zaman ayırmak fırsat olmadı ama kısa bir gözlem sonucu yaptığımız tespite göre mağazalarda her çeşit ürün var ve gerçekten Türkiye’den daha hesaplı fiyatlarda.İçki ve çikolata meraklısı iseniz Dresden tam bir maden, ne alacağınıza karar vermekte zorlanabilirsiniz, fiyatlar anlamında ise bütçeye uygun.

Tüm nehir kıyısı kentleri gibi Dresden’de de hayat Elbe nehri kıyısında akıyor.Şehrin tarihi binaları, rengarenk evleri, kiliseleri ve yeşil manzarası eşliğinde Elbe kıyısındaki kafelerde vakit geçirmenizi ve kahvenizi yudumlamanızı tavsiye ediyorum.Bu keyif ve huzur ağustos sıcağındaki tüm yorgunluğunuzu alıyor.




Dresden’de en çok ilgimi çeken şehrin hemen girişinde başlayan ve yaklaşık 100 metre devam eden, büyük doğal gaz boruları oldu.Doğu Almanya dönemlerinden kalma, günümüzde sembolik bir görsellik değeri olan doğal gaz boruları eskiden tüm kenti kaplıyormuş, yerin altından değil de üstünden uzanan bu borular Doğu Bloku döneminde estetik duygusunun olmadığının bir ifadesi gibi, zaten Almanlar’da bu durumu göstermek amacıyla, borularının bir kısmını olduğu gibi bırakmışlar.

Prag-Dresden yolu üzerinde, Almanya sınırına çok yakın bir noktada TEREZİN NAZI KAMPI bulunmakta, bu kadar gelmişken yolumuz bir daha düşer mi belli olmaz deyip, kampı ziyaret ettik.Bir saatimizi bu kampa ayırdık.Auschwitz nazi kampı kadar bilindik olmayan, zamanında daha ziyade rütbeli askerin, savaş esirlerinin getirildiği, meşhur gaz odaları olmasa dahi yapılan zulmü düşündükçe kanınızı donduracak derecede farklı bir yer Terezin Kampı.500 metrelik tünel, insanların kurşuna dizildiği ve asıldıkları yerler, koğuşlar derken insan insana bunları yapar mıymış diye sorguluyorsunuz.Tarihin insanlık ayıbı bu kampı görmenizi tavsiye ediyorum.





500 METRELİK TÜNEL


Almanya çok sanayileşmiş ve gelişmiş ve binalaşmış olduğundan, diğer şehirlerine nazaran Dresden ve Berlin’in tarihsel ve görsel anlamda Almanya’da görülmeye değer iki şehir olduğu bilgisi ile 5 saatlik ziyaretimiz ile Dresden’den ayrıldık.Ne diyelim en azından bir tanesini görmüş olduk, Berlin’e Allah kerim :)




MEYDAN, DRESDEN

İçinizdeki gezginci ruhun her dönem taze kalmasını dilerim.

Bu yazıyı yazmam da bana destek olan can tatil arkadaşlarım, Yunus’a, Ayşe’ye, Kirman’a çok teşekkür ederim.Kısacık zamanda hayata ne kadar farklı bakabilmemi sağlayacak kadar yararlı bilgi veren blog sayfası paylaşımcısı tüm arkadaşlara yürekten teşekkür ederim.

Saygılarımla
Egemen ÇINAR











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder